‘’Soruların yarattığı dünyalarda yaşıyoruz .’’Marilee G. Adams
Satış yöntemlerinde yeni trend, ihtiyaca yönelik satış teknikleri.
‘’ Müşterini anla ,onu dinle , onu çözümle ,ihtiyacını belirle , ihtiyacına yönelik çözümleri bul , İhtiyacı hissettir. Sonrası satış teklifi ondan gelsin.’’
İhtiyacı belirlemeye yönelik en önemli kurallardan bahsedilir, Doğru soru sor, etkin dinle. Yazması ve okuması çok kolay bu stratejinin uygulama aşaması neden zordur.?
Çünkü biz satıcılara öğretilen doğru soru sorma tekniklerinde daha çok, soru sormamız durumunda elde edeceklerimizden bahsedilerek soru konusu aktarılır.
Neden soru sormamız gerektiği yeterli derecede hissettirilmez.
Sigara bırakma tekniklerinden birinde; sigarayı neden içmememiz gerektiğive zararları konusuna odaklanmak yerine işi beyinde bitiren neden sigarayı içiyoruz sorusuna odaklanmamız önerir.
Müşteri ihtiyacına yönelik bir satış süreci uygulayacaksak, müşteriye neden soru sormamız gerektiğini çok net bir şekilde içselleştirerek anlamamız gerekmektedir.
Satışta neden soru sorarız?
Bize yıllarca öğretilen soru kelimesinin Türk Dil Kurumu sözlüğündeki ifadesi ;; ‘’Bir şey öğrenmek için birine yöneltilen ve karşılık gerektiren söz veya yazı’’
- Soru sormazsan müşteriyi tanıyamazsın.
- Soru sor müşteriyi konuştur.(açık uclu sorular)
- Soru sor müşteriden veri al .( kapalı uclu soru )
- Soru sor satış kapat ( yönlendirici soru , onay sorusu )
- Vb.
Bu amaçların hepsi doğru amaçlardır ancak nedenlerini doğru anlayamadığımız sürece acaba etkin dinleyebilirmiyiz.?
- Neden müşteriyi tanımalıyım?
- Müşteriyi konuşturmanın bana faydası ne ?
- Aldığım verilerin bana faydası ne ?
- Kapanışta soru sorarsam itiraz gelir mi?
Satışta agent bu kavramlarla boğuşmakta ve biz satış yöneticileri yukardaki amaçları sıralamaktayız.
Sonuç:Her müşteriye aynı soruları soran agentlar, ancak cevapları dinlemeyen agentlar, özellik anlatmaya odaklı görüşmeler, itirazlar ,itirazlar , redler redler,yada ne aldığını gerçekten hissetmeyen müşteriler…..
Çözüm :
Sorunun gücünün farkına varmak:
a) Bir deneme yapalım,günlük hayattaki rutin insan ilişkilerimizi düşünelim;iş arkadaşlarımızla, dostlarımızla ,ailemizdeki insanlarla,yöneticilerimizle soru kalıpları kullanmadan iletişim kurmaya çalışarak güne başlayalım. Bakalım ne olacak ?
Görülecek ki ;bu iletişim şeklinde tek bir kişi konuşuyor, yani biz anlatıyoruz ,anlatıyoruz, anlatıyoruz, sadece kendimizden bahsediyoruz, yada bizim istediğimiz konuları tek taraflı anlatıyoruz, karşımızdaki insanın düşünceleri olmadan , böyle bir iletişim sonucunda acaba karşımızdaki insan ne düşünüyor?
Günlük hayatta böyle insanlar yok mu ? , sadece kendini anlatan , sadece kendi hayatından bahseden, sadece kendi istediği konuları anlatan sadece kendi düşünceleri olduğuna inanan. Biz böyle insanlar hakkında ne düşünüyoruz acaba ?
( Bencil, kendini beğenmiş, ne çok konuşuyor, burnu havada, vs.vs.vs )
Acaba telefonla yapmış olduğumuz satış görüşmelerin kayıtlarını bir dinlesek acaba soru sormadan konuşan kim ? Ve tüm görüşme boyunca kim konuşuyor? Ve bu görüşmede karşımızdaki müşteri ne düşünüyor?
Galiba sadece kendi istediği düşünceleri aktaran , amacı kendi çıkarı doğrultusunda satış yapmaya çalışan insan olarak algılanıyor olabilirmiyiz?
Soru sormak karşımızdaki insanla diyalog kurmamızı sağlıyor, soru sormadan yapılan konuşmalar monologtan öteye gidemiyor.
b) Okul yıllarındaki derslerdeki yaramazlıklarımız hatırlamaya çalışalım öğretmenin görüş alanı kollayarak ;hangimiz öğretmen ders anlatırken yanıdaki ,arkasındaki arkadaşlarıyla dersi kaynatmadı ki ,hangimiz SOS’ler ,adam asmacalar oynamadı ki,
Peki öğretmenlerimiz bu durumun farkına vardığında ne yapardı? Hatırlayacak olursak ,beklenmedik anlarda herhangibi birimize sorular sorardı ders ile ilgili ve bizde tepkisel olarak hemen sus pus, sanki tüm ders butün dikkatimiz öğretmendeymiş gibi dersi dinlermiş gibi yapmazmıydık.bir anda tüm fısıldamalar , tüm oyunlar kesilir , tüm dikkat öğretmenin sorduğu soruya ve kitaptaki konuya odaklanırdı, aman şimdi bize de sorabilir korkusuyla….
Acaba okul yıllarından kalan bu tecrübe bizim bilinçaltımıza işlemiş olabilirmiydi?
Bir deneme daha yapalım isterseniz ,Sokakta tanımadığımız birine ‘’ bir soru sorabilirmiyim size ‘’diye yaklaşsak acaba hayır soramazsınız diye mi bir tepki alırız sizce ?
Enteresan bir şekilde sokaktaki herhangibi bir insana bir soru sormak istediğinzi söylediğinizde , elinde sigara varsa fırlatıp buyurun diyor, yada herhangi bir şeye odaklanmışsa o işini bırakıp size odaklanıyor.Deneyin görün J)
Soru kalıplarının korku ile öğretilmiş ilginç bir yansıması var bilinçaltımızda….
Satış görüşmesinin daha başlangıcında acaba müşterimize ‘’size yapmış olduğumuz çalışmanın faydası olup olmayacağını öğrenmek adına birkaç soru sorabilirmiyim ‘’
cümlesi ile yaklaşmamız durumunda , sigarayı fırlatan insan modeli gibi bize dikkat kesilip görüşmeye odaklanıp dinlermiydi acaba ?
Soru sormak karşımızdaki insanı bilinç altında dinlemeye sevk eder .
c) Gündelik hayatta ikili ilişkilerde diyalog kurmaya çalıştığımız insanlara onların düşüncelerini ,duygularını ,fikirlerini sorduğumuzda acaba ne hissediyorlar?
Bize sorulduğunda biz ne hissediyoruz.?
Beni önemsiyor, beni ciddiye alıyor, benim fikirlerimi merak ediyor benimle ilgileniyor duygusu oluşturmuyor mu? Bize bu tür yaklaşımda bulunan insanları daha çok sevmiyormuyuz?
Düşünelim bakalım , satış görüşmesinde en kadar çok soru sorarsak müşteride onu ,önemsediğimizi, onun duygu ve düşüncelerine ,fikirlerine önem verdiğimiz izlenimini yaratmayacakmıyız?
Soru sormak bize müşterinin sempati ve güvenle bakmasını ve kendisini değerli hissetmesini sağlar
Bir satıcının soru sormadan önce düşünmesi gereken; bu soruların nedenleri ,nedenlerin bilinmemesi kuyruğunu kovalayan kedi konumuna sokuyor maalesef.
Unutmayalım !!
Soru sormamızdaki amaç;müşterileri , onlara sorduğunumuz soruların dünyasında yaşatmaya çalışmak olmalı ….
Koray Dağdelen
CPP Türkiye
Satış Müdürü