Mayıs ayı ortasında
Sigortamedya’nın kurucusu deneyimli Gazeteci Abimiz Can Kantar ile özel bir
televizyon yayınında birlikteydik. Can Bey söyleşimizde bana güzel bir soru
sordu. “Türkiye’de BES’ten emekli olan kişiler de yabancı ülkelerden gelen
turistler gibi emekliliklerinde rahatlıkla yurtdışı seyahatleri yapabilecekler
mi?” Cevabım “Neden olmasın” şeklindeydi.
Devamlı yeni ülkelere
seyahat eden yabancı yaşlı turist görüntüsü hafızamızda o kadar yer etmiş ki,
özel emeklilik deyince ister istemez aklımıza bu enstantane geliyor. Tüm
emeklilik sitemlerindeki pazarlama ve iletişim materyallerinde de hep benzer
fotoğraflar var. Mutlu, huzurlu, kır saçlı ihtiyarlar.
Emekliliği çoğumuz uzak bir
dönem gibi algılıyoruz. Yirmili yaşlarda iş hayatına başlayanlar için belki bu
doğru olabilir ama özellikle otuz ve kırkları geçtikten sonra ne kadar çabuk
yaşlandığını hissediyor insan. Günlük hayatın koşturmacası içinde zamanın ne
kadar hızlı geçtiğini anlayamıyoruz.
Ülkemizde sosyal güvenlik
kurumlarında emekli olma şartları yıllar içinde sürekli değişiklik gösterdi.
Sosyal güvenlik reformu yapılmadan önceki yıllarda devlete bağlı sosyal
güvenlik kurumlarından emekli olma yaşının kırk yaşın altına düştüğü dönemler
bile oldu. Avrupa ülkelerinde emeklilik yaşları çok uzun yıllardır 60-70 li
yaşlar seviyesinde gezerken Türkiye’de neredeyse değişen her hükümet bu konuda
düzenleme yapıp yaş ve süre koşullarında değişiklikler yaptı. O nedenledir ki
hala çalışan kesimin büyük bölümü ne zaman ne koşulda emekli olacağın bilmez ve
bu hesabı yapabilmek için uzmanlara, web sitelerine ya da çeşitli hesaplama
araçlarına başvurur.
Sosyal güvenlik kurumların
tek bir çatı altında toplanmasını takiben emeklilik koşulları batı
ülkelerindekine yakın şeklide yeniden düzenlenmiş ve ilk çıktığı yıllarda
“mezarda emeklilik” ifadesinin türetilmesine neden olan tartışmalar bile
yaşanmıştır.
Aslında işin doğrusu
gerçekten de olabildiğince geç yaşta emekli olmaktır. Zira aktif çalışanlardan
toplanan sosyal güvenlik primleri halen emekli nüfusun ödemelerini
karşılayamamaktadır.
Bu koşullarda özel emeklilik
sistemleri kişilere alternatif ve göreceli olarak daha erken emekli olma
fırsatı veriyor. Tabiki bu da özel tasarruflardan belirli bir ay ayrılmasına
bağlıdır. Yine aynı söyleşide sorulan bir soru BES’e girenlerin gelirlerinden ne kadarlık bir
tutarı katkı payı ayırmalarının doğru olacağına yönelikti.
Sağlıklı bir özel emeklilik
birikimi elde etmek için çalışırken elde edilen sürekli gelirin ortalama %10
‘unun emeklilik katkısı olarak ayrılması önerilir. İmkanlar ölçüsünde bu
tutarın arttırılması gelecekteki birikimin daha yüksek olmasına fırsat
verecektir.
Bir yatırımın üç temel
parametresi vardır. Birincisi yatırım yapılacak tutar (anapara) ikincisi getiri
oranı ve üçüncüsü de süredir. Bireysel emeklilik sisteminde tasarruf edilmesi
önerilen tutarlar asgari ve ödeme gücünüzü zorlamayacak tutarlar olmalıdır. Bu
ödemelerin kesintisizliği açısından önemlidir. İkinci etken olan getiri oranı
ise genellikle seçilen fonların türüne başlı olarak değişmekle birlikte
ortalama olarak piyasa oranlarında bir getiri vaat eder. Yani BES ile zengin
olunmaz. Bu iki faktörün düşük değerleri göz önüne alındığında yatırımın
anlamlı bir büyüklüğe ulaşabilmesi için elimizde kalan üçüncü faktörün büyük
olma zorunluluğu doğar. Yani olabildiğince uzun süre sistemde kalmak. Zaten BES
yasası uyarınca sistemde en az 10 yıl kalmak ve 56 yaşını tamamlamak şeklinde
bir emeklilik şartı getirilmiştir. Bu durum katılımcıların uzun vadede sistemde
kalmalarını sağlamak için düzenlenmiştir.
Sonuç itibarıyla çok da uzak
olmayan emeklilik döneminizde Avrupalı yaşlı turistler gibi gezebilme imkanı
tamamen sizin elinizdedir. Yapmanız gereken şeyler hedef ülkeleri belirlemek ve
geç kalmadan özel tasarruflarınızı birikime yönlendirmeye başlamaktır. Dönerken
torunlara hediye almayı ihmal etmeyin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder